1. Paris İklim Anlaşması

Paris Anlaşması, 2015 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin 21. Taraflar Konferansında (Cop 21) kabul edilmiş ve küresel sera gazı emisyonlarının %55’ini oluşturan en az 55 tarafın anlaşmayı onaylaması koşulunun karşılanması ile birlikte 2016 yılında yürürlüğe girmiştir.

Küresel iklim değişikliği rejiminin bir çerçevesini çizen Paris Anlaşması;

  • Küresel ortalama sıcaklıktaki artışı endüstri öncesi düzeylerin 2oC üstünün çok aşağısında tutmayı ve sıcaklık artışını endüstri öncesi düzeylerin 1,5oC üstüyle sınırlamayı,
  • İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum kabiliyetini artırmayı, iklim direncini ve sera gazı düşük emisyonlu büyümeyi gıda üretimini tehdit etmeyecek şekilde güçlendirmeyi,
  • Düşük emisyonlu ve iklim yönünden dirençli büyümeyle uyumlu finansman akışını sağlamayı

Hedeflemektedir.

“Ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler”  ilkesi prensip olarak benimsenmiş ve ülkelerin küresel iklim eylemlerine, kendi imkanları doğrultusunda mümkün mertebe katkı sunmaları öngörülmüştür.

Ülkelerin gerçekleştirecekleri azaltım, uyum, finans, teknoloji transferi ve kapasite inşası konusundaki Anlaşma’nın temel hedefini yerine getirmeye yönelik faaliyetlerinin yer aldığı “Ulusal Katkı Beyanlarını” her 5 yılda bir sunmaları öngörülmüştür.

Türkiye, Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanını (INDC) 30 Eylül 2015 tarihinde Sözleşme Sekretaryasına sunmuştur. Türkiye’nin 2015 yılındaki ulusal katkı beyanına göre, sera gazı emisyonlarının 2030 yılında referans senaryoya (BAU) göre artıştan  %21 oranına kadar azaltılması öngörülmüştür. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un; bu yıl Mısır'da düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferanında (COP27) açıkladığı güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanına göre ise;  2030 yılında referans senaryoya göre artıştan %41 oranına kadar azaltılması beklenmektedir. Bu durumda, 2030 yılında Türkiye'nin emisyonlarının 695 Mt CO2 olması öngörülmektedir.

Tüik verilerine göre, Türkiye’nin sera gazı emisyonları 2018 yılında 524 Mt CO2, 2019 yılında 508 Mt CO2, 2020 yılında ise 523,9 Mt CO2 olarak gerçekleşmiştir.

2. Net Sıfır Emisyon Hedefi

Net sıfır emisyon, atmosfere salınan sera gazı emisyonlarının ormanlar, denizler gibi yutak alanları tarafından emilerek sıfırlanması anlamına gelmektedir.

Paris İklim Anlaşmasıyla birlikte pek çok ülke teker teker net sıfır hedeflerini açıklamaya başlamıştır.

Finlandiya 2035; Avusturya ve İzlanda 2040; İsveç ve Almanya 2045; Fransa, Kanada, Güney Kore ve Birleşik Krallık 2050; Çin 2060 yılında net sıfır emisyona ulaşacağını açıkladı.

Türkiye ise net sıfır emisyona ulaşacağı yılı 2053 olarak belirledi. Bunun anlamı bugün 524 milyon ton civarında olan karbon salımının 80 milyon tona düşürülmesi demek.

3. Emisyon Ticaret Sistemi

ETS, tesislerden kaynaklanan sera gazı emisyonlarına bir üst limitin belirlendiği bir sistemdir. Emisyon miktarları açık arttırma ya da ücretsiz olarak tahsis edilebildiği gibi üçüncü taraflar arasındaki ticaret ile de elde edilebilmektedir. Bu işlemler tahsisatların piyasa fiyatını belirlemektedir. Her yıl belirli sektörlerden kaynaklanan emisyonların üst sınırı düşürülmektedir. 55’e Uyum paketi kapsamında, ETS’nin karayolu ve bina sektörlerine genişletilmesi bulunmaktadır.  Genel emisyon üst sınırının daha da düşürülmesi ve yıllık azaltma oranının artırılması da teklif kapsamındadır. Paket, havacılık için ücretsiz emisyon tahsisatlarının aşamalı olarak kaldırmasını da içermektedir.

Ülkemizde de emisyon ticaret sistemi kurma çalışmaları Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülmektedir.

4. Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM)

2019 yılının Aralık ayında Avrupa Komisyonu tarafından yayımlandı ve Komisyonun 2019-2024 dönemi için belirlediği 6 önceliğin arasına girdi. Yeşil Mutabakat, AB ülkelerinin yeni dönem için belirlediği çevre odaklı bir büyüme stratejisidir.

Yeşil Mutabakatın en önemli hedefi, Avrupa’nın 2050 yılında ilk karbon-nötr kıta olmasıdır. 2030 yılında da sera gazı emisyon azaltım hedefleri %55 olarak belirlenmiştir.

Bu kapsamda AB, tüm politika enstrümanlarını gözden geçirmektedir.

Yeşil Mutabakatta yer alan diğer hedeflerden bazıları aşağıda verilmiştir:

  • Temiz ve döngüsel ekonomi için sanayinin harekete geçirilmesi,
  • Tüketicilerin yeniden kullanılabilir, dayanıklı ve tamir edilebilir ürünleri almaları yönünde şirketlere teşvik edici düzenlemelerin yapılması ,
  • Atık üretiminin azaltılması için sürdürülebilir ürün politikasının uygulanması,
  • Stratejik değer zincirlerinde yatırımların ve endüstrinin işbirliği içinde olmasına yönelik yeni yollar geliştirilmesi,
  • Sürdürülebilirlik hedefleri kapsamında farklı birçok sektörde dijital teknolojilerin kullanılması,
  • Binaların enerji ve kaynak tasarruflu olacak şekilde yenilenmesi,
  • Sürdürülebilir ve akıllı ulaşıma geçişin sağlanması (2050’ye kadar sıfır emisyon hedefine ulaşmak için ulaşım emisyonlarında %90 düşüş sağlanmalı),
  • “Tarladan sofraya” stratejisiyle adil, sağlıklı ve çevre dostu gıda sistemi oluşturulması (biyoçeşitliliğe zarar veren kimyasal zirai ilaçların, antibiyotikleri, gübrelerin kullanımının azaltılması gibi önlemler),
  • Zehirsiz bir çevre yaratmak (hava, su, toprak ve tüketici ürünlerindeki kirliliğin izlenmesi, raporlanması, önlenmesi ve bu kirliliği engelleyecek politikaların geliştirilmesi)

Ülkemizi etkileyebilecek önemli bir husus olan ve AYM kapsamında yer alan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) küresel ölçekte etkili olacak bir uygulamadır. SKDM, karbon kaçağını (üretimin emisyon hedeflerinin daha az olduğu ya da olmadığı ülkelere kayması durumu) engellemek üzere tasarlanmıştır ve AB’ye giren ithal ürünlerden içerdikleri emisyon miktarına göre bir ödeme alınması esasına dayanmaktadır.

Avrupa Yeşil Mutabakatı Belgesine aşağıdaki linkten ulaşılabilir.

https://ec.europa.eu/info/sites/default/files/european-green-deal-communication_en.pdf